
soğuğa aldırış etmeden sürüyorum ellerimi toprağa, buz tutmuş toprağa. sağanak başlıyor tam o anda. toprağa mı düşüyor damlalar yoksa içime mi? her damlada titreşimi vücudumda hissediyorum. vücudum titriyor. hissetmeyi unutalı çok olmuş diyor göz yaşlarım karışırken yağmur damlalarına. dokunduğum canlılık bana da katıyor malzemesini, beni de besliyor, beni de yeşertiyor. çiçek kokuları geliyor burnuma, daha açmamış çiçek kokuları… buz tutmuş toprakta belki bir mevsim belki de iki mevsim sonra açacak çiçek kokuları. kokunun kaynağını arıyor ellerim, gözlerim, vücudum. kaynağına gitmek, ulaşmak istiyorum. kana kana içmek, içime çeke çeke koklamak istiyorum onları. daha çok koklamak, daha çok canlanmak istiyorum. görmek istiyorum içimdeki çimeni, çiçeği, otu, böceği, ayı, yıldızı, güneşi. ısıtmak istiyorum içimi doyasıya yana yana. sonra içmek istiyorum kana kana kaynaktan suyumu. içimi söndürürcesine… yakmak sonra söndürmek kendini… alevlerde yürümek sonra derin sulara dalmak… yürümek kızgın kumlarda çarparken ayağına buz gibi okyanus… ayak izlerin çıkar sonra kumsalda, izlenesi izlerdir onlar ama üzerine basmaya kıyamaz kimse, taklit edemez onları. sadece ilerlerler o doğrultuda ama seni anlayamaz, göremezler tam anlamıyla o izlerde çünkü sen verdin adını o adımların, sen attın kumsala imzanı… onları silip gidecek elbet okyanus, her ayak izini çekip aldığı gibi ama bu ayak izleri kaybolmuş demek olmayacak. bu sadece o an vardın, şimdi tekrar yürümelisin o yolda yeni bir ruhla demek olacak. bir buse belki de, belki de gamzeli bir gülümseme kum taneciklerine… unutmasınlar seni diye… hiç umutmasınlar ama hiç diye… yürümelisin, devam etmelisin kumsalda ayak izlerini bırakmaya daima. gün doğmalı sonra, güneş doğmalı… karanlığın büyülü güzelliği yerini aydınlığın kızıl ahengine bırakmalı. ahenge kapılmalı, ona kapılarını açmalı. renklendirmeli dünyayı. güneşin cazibesini kıskanmalı, özenmeli ona. öylesine sıcak, öylesine muhteşem olmayı istemeli onu görünce. başkalarına güneş olmayı istemeli. sıcacık olmayı istemeli. hep istese keşke hiç durmadan ve yılmadan…
23 Kasım 2010, Firenze