
tanımadığım ama çok yakın olduğum o koku.. sanki her gün sokakta bir anda beliriverir gibi. neden bilmiyorum ama bir anda duyduğum o koku bilmediğim seni hatırlatıyor bana. başka bir hayatımız olmuş olabilir mi, orada tanışmış olabilir miyiz biz senle? bana hiç uzak değilsin sanki. hiç görmediğim gözlerin gece gözlerimi kapatınca gözümün önünde belirir gibi. sanki biraz yeşil, engin ormanlar gibi. yalnız kaldığımda hiç yalnız değilmişçe sımsıkı beni sardığın kolların var sanki vücudumda. sessiz sandığım her an senin sesinle dolu adeta. tanımadığım bilmediğim sesin, sanki kırk yıldır dinlediğim bir şarkı tınısı gibi kulaklarımda. biten her gün bitmemecesine uzuyor aklıma her düştüğün sonsuzluğumda. yatağa uzandığım her an rüya diye seni yaşıyorum karanlığımda. seni tanımasam bu denli yaşatabilir miydim ruhumda. tanışıyoruz biz seninle önceki rüyalarımızda. her gün tanışıyoruz belki de, her gün günaydın diyoruz, her gün nefret edip her gün aşık oluyoruz birbirimize.
kim olduğumuzu bilmeden kimlik biçiyoruz gördüğümüze. görmeden görmediğimize biçsek kessek yapıştırsak çok daha anlamlı olmaz mıydı kalbimize, gönlümüze, sevgimize..
gördüğüm, bildiğim, kokladığım, sarıldığım, sevdiğim.. hepsi o kadar sahte, o kadar gerçeksiz ki. ben hep kokusunu içimde, gönlünü benimde bildiğimi özlüyorum. ben hep seni bekliyorum. belki bir gün gelirsin diye..
sevmenin ağırlığı çeksin beni yer altına, bu sevmelerle yer üstünde kimse yaşamıyor anlasana Pollyanna..