
Hangi anlar kutlanır, hangi zaferler?
Hangi günler, hangi başarılar kutlanır?
Neyi, neden kutlayacağını bilir mi insan?
Yoksa tüm kutlamalar birer öğretilmişlik midir?
Doğum günü, yıl dönümü, terfi… kutlanır
Peki istifa, düşmek, istediğin birçok şey varken ve onlara sahip değilken olduğunu kutlamak?
Bunlar neden kutlanmaz?
İyi, kötü diye tanımlamalar; doğru yanlış diye oluşturulmuş algılar…
Kutlama dediğin belki de sana bile ait olmayana dair..
Neden geldiğimiz yeri kutlayamıyoruz?
Neden sahip olduklarımızdan hep daha fazlasını istiyoruz?
Neden başkalarındaki doğrular, senin de doğrun olmak zorundaymış gibi hissettiriliyor sana?
Daha doğrusu neden sen böyle hissediyorsun?
Kurban rolü yok, kurbanlık zerre kadar yok.
Dolduramadığın ne? Sığamadığın ne? Hangi boşluk, hangi fazlalık?
Neden boşlarınla dolularını kutlamayı hiç düşünmüyorsun?
Belki boş dediğin, yok dediğin; koskoca bir senden ibarettir.
Neden kendini görmezden geliyorsun?
Orada duruyorsun, tam orada; yolun tam karşısında.
Yola dön, daha gidecek çok yol, kutlanacak çok şey var.
Ama önce kendini kutla!